Switch Mode

Kılıç Hanesinin Genç Efendisi Bölüm 180

Gölge Kılıcını Miras Almak (3)

***

Kodeks Library

Çevirmen – Epi

***

Cilt 8 Bölüm 180 – Gölge Kılıcını Miras Almak (3) 

 

Ana salonun önüne geldiklerinde Tantel’in göğüsündeki cevher artık fener görevi görecek kadar ışıldamaya başlamıştı. Tabii Jin’in kapının ardındakilerin gücünü anlaması için cevhere bakmasına gerek yoktu. Orada dikilmek bile tüm hücrelerinin gerilmesine yol açıyordu.

 

Tantel’in kapıyı açması ile Savaş Kralları ve Tanrıçası’nı sonunda görebilmişti. Krallar tıpkı diğer Canavar Adamlar gibi devasa iken ortadaki tahta bulunan Tanrıça normal insan boyutlarında gibiydi. Yine de sadece varlığıyla bile odadaki on iki savaş kralını bastırıyordu.

 

Kalpleri o derece aydınlıktı ki Jin yapabilse elini gözlerine siper ederdi.

 

“Jin Runcandel, değil mi?” 

 

Kadının derin ama temiz sesi odada yankılandı.

 

“Evet.” 

 

“İlginç. Temar’a hiç benzemiyorsun ama ona benzer bir havan var.” 

 

Jin cevap vermek yerine sessizce Tanrıçanın dipsiz gözlerine bakmaya devam etti. Uzun saçı havada ateş misali dalgalanıyordu. Sessizlik bir süre devam ettikten sonra Tanrıça kararını verdi.

 

“Tamam, çırak olabilirsin.” 

 

‘Ne? Sadece Temar’a benzer bir yanım var diye mi kabul edildim yani?’

 

Kafasından çok fazla soru geçmiş olsa da gerçekten sormaya cesaret edemedi.

 

‘Temar bu kendini beğenmişleri bile etkilemeyi başarmış cidden.’ 

 

Temar ile karşılaştığında yaşadıklarını düşünürse o kadar da şaşırtıcı gelmiyordu. Bu toprakları domine edebilecek tek kişi Temar Runcandel’den başkası değildi.

 

“Evet… Temar gibi hissettiriyor.” 

 

“Hımm, belki de Temar’ı bile geçebilecek bir cevher bulmuşuzdur.” 

 

“Gereksiz yere umudunu yükseltme, Garmund. Açgözlülüğe gerek yok.” 

 

Savaş Kralları Jin’i incelerken düşüncelerini paylaşmaya devam etti. Odadaki herkesin onayı aldığı söylenebilirdi ama yine de durumdan hoşlanmamıştı.

 

‘Beni sadece Temar’ın gölgesi olarak düşünüyorlar.’ 

 

Temar’ın tarihteki en büyük savaşçı olduğunu reddedemezdi. Runcandel Klanını tek başına kurmuş bir efsaneydi. O olmasa Jin de şu an burada olamazdı.

 

Yine de Temar’ın gölgesi olarak hatırlanmak istenmiyordu. Onu geçebilirdi, geçmeliydi; bunu yapabileceğine inanıyordu. Ayrıca gerçek bir savaş olmasa da Temar’a karşı bir kez galip gelmiş sayılırdı.

 

“Benim adım Jin Runcandel.”  

 

“Tanrıça sana soru sormadıkça konuşma.” 

 

“Sadece Temar olmadığımı ve onun gölgesi olmaya niyetimin olmadığını belirtmek istedim.” 

 

“Sen-!” 

 

Krallardan biri hızla ileri atılacakken tanrıça sakince elini kaldırdı. Elinin kalkmasıyla tüm kralların durup Tanrıçanın önünde eğilmesi bir oldu.

 

“Fufu… haklısın genç adam. Geleceğimiz önümüzde dururken biz hala geçmişi düşlemeye devam ettik. Jin Runcandel, benim adım Vahn.” 

 

Soyunu temsil eden bir isme sahip değildi. Kimden doğmuş olursa olsun, buradaki her bir savaşçı kardeşti.

 

“Gereksiz sözcüklerle süslemene gerek yok. Vahn desen yeterli.” 

 

“Emin misiniz?” 

 

“Biz siz insanların sahip olduğu o hiyerarşi saçmalığına sahip değiliz. Bana koyulmuş isimle beni çağırman yeter de artar. Lakin unutmaman gereken bir şey var.” 

 

“Nedir?” 

 

“Burada kabul görene kadar kimseyi kardeşin olarak çağırmaya cüret etme.” 

 

Jin kafa sallayarak onayladı. Bazı Kralların yüzüne bir sırıtış yerleşti, gözlerindeki bakış aynı şeyi söylüyordu: bu kendini bilmez insan asla bizim onayımızı alamaz.

 

Jin bu bakışları umursamadı. Duygularını açıkça belli eden kişilerden çekinmesine gerek yoktu. Duygularına karşı dürüst olanları hem anlaması hem de ikna etmesi her zaman daha kolaydı.

 

Hiçbir duygu ifade etmeden duranlar ise… işte onları etkilemek başlı başına bir meydan okuma olacaktı.

 

‘Savaş Tanrıçası Vahn da aynı şekilde. Benden hoşlanmış gibi dursa da gerçekten neler düşündüğü hakkında bir fikrim yok.’ 

 

Vahn tahtından kalkıp Jin’e doğru ilerledi. Belindeki kılıcı çıkarıp ona uzattı. Gayet normal bir kılıca benziyordu. Bir canavar adamın kullanmasını bekleyeceğin türden bir şey değildi.

 

“Gölge Kılıcını öğrenirken bunu kullan.” 

 

Bazı Krallar Jin’i izlerken sırıtmaya başladılar. Jin elini kılıca attığı anda sırıtışların nedenini anladı.

 

‘Gölge enerjim!..’ 

 

Kılıç gölge enerjini emiyordu. Başta gözüne normal bir kılıç giib gözükse de şu an ruhunu emen bir yaratığı tutuyor gibi hissediyordu. Gölge kılıcını uyandırdığı zamanın tam tersi bir deneyimdi bu.

 

“İsmi Gölge Emici. Böyle bir hissi ilk defa yaşıyorsundur yüksek ihitmal. Solderet ile anlaşma yaptığın andan itibaren gölge enerjisi hep bir parçan olmuştu.” 

 

“Tüm gün bununla gezersem tüm enerjimi kurutur.” 

 

“Atan, Temar Runcandel, kılıca kolayca alışmıştı oysaki. Az önceki tavrını göze alırsak senden de daha azını beklememeliyiz diye düşünüyorum, değil mi?” 

 

Şu anki durumu göze alınca cevap vermesi zor bir soruydu.

 

Kılıcın emdiği enerji küçümsenecek cinsten değildi. Jin enerjisinin emildiğini hissettiği anda kontrol altına almayı denemiş olsa da bir faydası olmamıştı. Hatta tam tersi, direndikçe daha fazla enerjisi kılıç tarafından çekiliyor gibiydi.

 

‘Soktuğumun şeyi… sinir bozucu.’ 

 

Jin dişlerini sıkıp kafasıyla onayladı. Temar’ın başarılarını aşamazsa her zaman önün gölgesinde kalacaktı. Sadece bir yolunu bulmalıydı. Her zaman yaptığı gibi.

 

“Gidebilirsin, yarın şafakta yine burada ol.” 

 

“Anlaşıldı.” 

 

Jin tapınaktan çıktığı anda Kralların bağzıları hoşnutsuzluklarını belli eder şekilde homurdandılar.

 

“Temar ile karşılaştırılmaya layık olduğuna bile sevinmeliydi. Küstahlığının bedelini ödemeli.” 

 

Yedinci Kral Beliz omzunu silkip konuştu.

 

“Vahn, sence de biraz abartmadın mı?” 

 

“Neyi?” 

 

“Temar’a Gölge Emiciyi verdiğinde çoktan birinci formda ustalaşmıştı. Ayrıca 20 yaşını da geçmişti. Jin’in o kılıç için daha hazır olduğunu sanmıyorum.” 

 

“Ne oldu, Beliz? İkinciye bu kadar mı tutuldun? Uzun zaman sonra ilk defa biri geldiği için sevindiğini biliyorum ama eğitimi kolaylaştıramayız.” 

 

Garmund’un cevabına Tanrıça gülüp konuştu.

 

“Bizim için zaman donmuş olabilir ama Temar gittiğinden beri asırlar geçti. Temar’dan daha büyük dahileri doğurmaya yetecek bir süre bu. O yüzden görmek istiyorum; insanlar -Runcandeller- ne kadar güçlendi, ne kadar geliştiler.” 

 

***

 

Gece akmıyor gibiydi. Kimse onu izlemiyor olsa da Jin kılıcı elinden bırakmamakta kararlıydı. Enerjisi bedenini o kadar hızlı terk ediyordu ki şafak sökmeden bedeninde gölge enerjisinin izi bile kalmamıştı.

 

‘Tuhaf.’ 

 

Gözlerini açıp yeniden salınım yapmayı denedi ama şu ana kadar yaptığı tüm eğitim yok olmuş gibiydi. Kılıcı elinden bıraktığında enerjisinin bir nebze yerine geldiğini hissedebilse de eski haline dönebilmesi için bu kılıçtan uzun bir süre uzak durmalıydı.

 

Ne yazık böyle bir imkanı yoktu. Birazdan ilk eğitimi için Sekizinci Savaş Kralının yanına gidecekti.

 

“Tantel, Sekizinci Kral hangisi?” 

 

“Kardeş Garmund. En uzun olanları, uzun sakallı olan.” 

 

“Ah, o adam.” 

 

Garmund Krallar arasında duygularını en açık gösteren kişiydi. Gölge Emici aksine ilk eğitmenini kolayca atlatabileceğini düşündü.

 

“Peki Krallar arasındaki hiyerarşi nasıl? Numaralar rütbelerini mi temsil ediyor?” 

 

“Şefimizi saymazsak öyle bir hiyerarşi yok. O terimleri sadece saygımızı göstermek için kullanıyoruz. İnsanların düzenine göre hepimizi normal vatandaş olarak düşünebilirsin. Sayılar Kral oldukları sıralamayı ifade ediyor o kadar.” 

 

“Sistemin bu kadar adil olmasını beklemiyordum…” 

 

“Kardeşlerimize kılıç doğrultacak değiliz. Sizin düzen kurmak için oluşturduğunuz o sefil sistemlere ihtiyacımız yok.” 

 

“Hahaha, haklısın gibi.” 

 

Konuşurken antrenman salonuna varmışlardı. Salon Tapınak bölgesini çoğunu kaplayan üstü açık bir alandı. Herhangi bir ekipman yoktu. Sadece bakımsız gözüken geniş taştan bir zemindi o kadar.

 

Jin alana adımını attığı anda zeminin neden böyle göründüğünü anladı.

 

‘Zemin çok sağlam…’ 

 

Zemin normal taştan yapılmamıştı. İçinde Bradamante sertliğinde hatta belki de daha sert metaller bulunuyordu. Buna rağmen çiziklerle kaplanmış zemine bakarken bu kabilenin bu hale gelmeden önce ne kadar antrenman yaptığını merak etti.

 

‘Bu iz… Temar’ın eseri mi?’ 

 

Tüm alana yayılmış yaklaşık yüz adım uzunluğundaki devasa kılıç kesiği açıkça görülebiliyordu.

 

‘Hmm, düşününce o kadar da zor gözükmüyor… Belki şu an bile buna benzer bir iz bırakabilirim?’ 

 

Denemeden bilemezdi. Şu anda Gölge Kılıcında ustalaşmamış olsa bile Myuron’un Cehennem Kapısı ve Goltep’in çekici kesebilmişti. Temar’ın karşısında bile yıkılmadan durabilmişti. Kendisine inandığı sürece başarabileceğine emindi.

 

‘Bu kılıç tüm enerjimi emerken pek mümkün olduğunu sanmıyorum gerçi.’ 

 

Jin belindeki kılıcı düzeltti. Pusulayı geri almak için yola çıkmalarına altı ay vardı. Bu süreden önce bu eğitimlerin üstesinden gelip Gölge Kılıcında ustalaşması gerekiyordu.

 

“İkinci, bu izi senin atan bıraktı.” 

 

“Tahmin etmiştim, Garmund.” 

 

İsmini duymasıyla Garmund Tantel’e keskin bir bakış attı.

 

‘Velete ismimi mi söyledin?’ 

 

“Ahaha… Sekizinci kardeş, sence de öğretmeninin ismini bilmesi gerekmez mi?” 

 

“Bu veleti öğrencim olarak kabul ettiğimi kim söyledi?!” 

 

“Haklısın Sekizinci kardeş, neyse ben kendi işlerime döneyim. Size iyi eğlenceler. Umarım bin yıllık bekleyişimizden sonra gelen dostumuzu ilk günden öldürmezsin.” 

 

“Hımp. Yedinci ile aynı şeyleri söylüyorsun. Bu çocuğa bağlı! Velet, kılıcını kaldır! Antrenmana başlamadan önce onaylamam gereken bir şey var. Bunu bile yapamıyorsan seni eğitmem.” 

 

Jin kılıcını çektiğinde Garmund gülümseyip devam etti.

 

“Kılıcını on bin kez savur. Her bir savuruşun birbirinin aynı olsun!” 

 

Jin içinden kahkaha attı. Bu konuda kendine sonuna kadar güveniyordu.

***

Kodeks Library

Çevirmen – Epi

***

_____________________________________________________

Serilerden anında haberdar olmak için discord sunucumuza girebilirsiniz!
_____________________________________________________

Kılıç Hanesinin Genç Efendisi

Kılıç Hanesinin Genç Efendisi

The Swordmaster's Son, SMYS, The Youngest Son of a Renowned Family of Swordsmen, 검술명가 막내아들
Puan 9
Durum: Ongoing Türler: , , , , Yazar: , Yayınlanma Tarihi: 2019 Ana Dili: Korece
Kılıç Hanesinin Genç Efendisi  (Swordmaster's Youngest Son);Jin Runcandel, en güçlü kılıç ustasının en küçük oğludur. Yeteneklerini gösteremeyen Jin klandan atılır. Klanının kapılarının kapanması ona bambaşka kapılar açar. Yeni hayatına tutunmaya çalışan Jin ne yazık ki hayatını kaybeder. Ancak bir Tanrının ona ikinci bir şans vermesiyle yeni hayatına başlar. Jin Runcandel bu hayatında gerçek potansiyelini ortaya çıkarıp en güçlü kılıç ustası olabilecek mi?

Yorumlar

Bu içeriğe tepki ver

0 tepki

0 Yorum

Toplulukla Etkileşime Geç!

Yorumlar yapmak, tepki vermek ve diğer kullanıcılarla etkileşime geçmek için hesabınıza giriş yapın.

    İlk yorumu sen yap!

    Ayarlar

    Karanlık Modda çalışmaz.
    Sıfırla