Switch Mode

Delilik Vahşet ve Güç Bölüm 55

Kanlı Ceset Vadisi (1)

 

Karanlık bir orman. Bambu şapka takan, güzelliği ile insanları şaşkına bırakan bir kadın belli bir noktaya bakıyor. Küçük bir ışık süzmesi gördü. İşte orası Yer-Gök Birliği’nin kamp alanıydı.

 

“Siktir, ne yapıyorum ben?”

 

Kendisi, Uçan Suikast Tarikatı’nın lideri Ha Chae-rin’di. Aslında onun vücudundaki muhafız Go Chan’dı demek daha doğru olur. Mok Gyeongwoon kaçırıldığından beri onun peşine düşmüştü. Normalde daha yakına girebilirdi ancak karşısındaki kişiler çok daha güçlüydü.

 

“En azından artık yolu biliyorum.”

 

Asıl sorun daha farklıydı. Kendisi bir ruh olduğundan dolayı efendisinden ne kadar uzaklaşırsa o kadar geriliyordu ve ondan kaçamayacağının farkındaydı. Aslında kaçmak istese bile kaçamazdı. Mok Gyeongwoon onu oracıkta yok ederdi.

 

“İşler nasıl bu hale geldi ya?”

 

Olayları o bile saçma buluyordu. Yeteneksiz olduğu için tarikattan atılmıştı, rahat bir hayat istiyordu ama şimdi bir kadın vücudunda köle olarak yaşıyordu.

 

“Şansıma sokayım.”

 

Böyle bir kader insanın cidden canını sıkar. Bu dünyada bir şekilde var olmak adına Mok Gyeongwoon’a hizmet etmek zorunda olduğunu da biliyordu.

 

“Bir şekilde içeri sızmam gerek.”

 

Şu anda tek yaptığı Mükemmeller Kralı’nı bir yandan gözetlerken bir yandan takip etmekti. Ancak uzun süre böyle devam edemezdi. Bir şekilde içeri girmeliydi.

 

“Boş durmak yerine düşünmem lazım.”

 

Kendisi de bir suikastçıydı aslında. Bir yerlere sızma işlerini iyi biliyordu. Bir de üstüne Ha Chae-rin’in anılarına baktığında daha önce hiç görmediği bir yöntem gördü.

 

“Ben nasıl adam ayartayım?”

 

Boş düşündüğü anıya hiç takılmadı bile. Kendisinin onurlu bir ruh olmasını istiyordu.

 

***

 

-Güm güm

 

Bir ay geçti ve gitti. Hep aynı şeyler oldu. Her gün bir yerden geçerken maskeli adamlar 15-18 yaşında çocukları getiriyordu. Böylece 100 kişiyi falan aşmışlardı. Ne yaptıklarını sorsa bile Mok Gyeongwoon “Seni alakadar etmiyor.” cevabını aldı.

 

Neden topluyorlar ki?”

 

Mok Gyeongwoon’un sorusuna ahşap bebek cevap verdi.

 

-Bilmiyorum.

 

“Sen eskiden burada değil miydin?”

 

-100 yılda çok şey değişmiştir, nereden bilebilirim ki?

 

Gökçe de pek anlamıyordu. Yaptıklarını garip bulmuştu. Eskiden çünkü insan gücüne ihtiyaç duymuyorlardı.

 

“Öyle bir konuşuyorsun ki sanki bu birllik eskiden senindi.”

 

-…

 

“Reddemiyorsun galiba.”

 

-Saçmalama.

 

Gökçe pek geçmiş hakkında konuşmayı sevmez. Galiba sinirlendiğinden dolayı böyle. Ya da saklamak istediği bir şey olabilir. Mok Gyeongwoon da bu durumu garip bulmuştu ancak hemen gereksiz soruları kafasından attı. Asıl önemli olan şu an ne olduğuydu.

 

“Yakında geleceğiz.”

 

-Niye gerildin ki?

 

“Bilmiyorum.”

 

-Gergin olmak güzeldir. Ay bölüğünün tekniklerini öğrensen de şu anda anca birinci sınıf falansındır.

 

Birinci sınıf başlangıcı. Mok Gyeongwoon işte bu seviyedeydi. Yarım ay önce üçüncü veya ikinci sınıfın başlarındaydı diyebiliriz. Ancak kılıç hanesinde aldığı ölüm enerjisi sayesinde açığı kapattı.

 

Enerji konusunda birinci sınıf olduğu kesindi. Aslında Gökçe de bu duruma şaşırmıştı.

 

“İşi şansa bırakmamak gerek.”

 

Kendisi gizli yönergeyi yalayıp yutmuş olsa da bu gelişim cidden harikaydı. Yarım ayda birinci sınıf olmak öyle her yiğidin harcı değil. Bu dünyaya geç adım attığı için dövüş Tanrıları ona yardımcı olmuştu.

 

Yine de uzun bir yolu var.”

 

Harika hızla gelişiyor olsa da deneyimi yok.

 

Gökçe eskiden yaşarken Yer-Gök Birliği’nde birkaç tane birinci sınıf usta vardı. Şimdi kaç tane var kendisi bile düşünemiyordu. Mok Gyeongwoon bu seviyede intikamını almasını geç, ay karmasını bile miras alamazdı.

 

“Daha hızlı güçlenmeli.”

 

Birinci sınıftan sonra aydınlanma alemi var. Bunun için çok çalışmalıydı. Aydınlanma alamazsa bir yıl, belki de bir asır gelişemeyecekti. Şansız ise hep aynı seviyede kalacaktı.

 

***

 

Etrafta bir sürü dağ zirvesi ve onların arasından damar gibi duran bir nehir akıyordu. Güneşin batışı cidden çok güzeldi. Bu güzel alana ise bir şehir kurulmuştu.

 

Merkezi Ovalar’da üçüncü en büyük güç olan Yer-Gök Birliği işte burada yaşıyordu. Şehrin merkezinde bir iç şehir vardı.

 

-Cıyk!

 

Kapı açıldığı gibi içeriye büyük bir adam girdi, bütün savaşçılar sıraya geçti ve herkes onu alkışlıyordu. Kendisi Mükemmeller Kralı olarak bilinen, 5 Kral’a mensup Son Yun’du. Arkasında ise 300 kişi falan vardı.

 

Siyah giyen kişiler hepsi birliğin savaşçılarıydı, geri kalan yüz kişi ise kaçırılan çocuklardı. Çocuklar bu karşılamadan korkmuştu. Geçit bir anda büyük bir sokağa açılmıştı.

 

“Hoh.”

 

Öne gelen Mükemmeler Kralı Son Yun ilginç bir şey görmüştü. Beklenmedik bir kişi onları bekliyordu.

 

-Tap!

 

Son Yun, atından indi. Hemen hazır ola geçti.

 

“Mükemmeller Kralı Son Yun, Yardımcı Lider Mong’u selamlıyor.”

 

Bu selamlaya karşın, yılan gibi gözlere sahip, ak saçlı ve sakalsız 40’lı yaşlarında biri karşı selam verdi.

 

“Bu sefer yolculuk zorlamış olmalı.”

 

Bu adam Yer-Gök Birliği’nde ikinci komutada olan Mong Seo-cheon’du. Yardımcı liderin böyle karşılama yapması çok nadirdi. Son Yun güldü ve;

 

“Hahahaha, ne zorluğu ya? Biraz hava aldım geldim işte.”

 

“Murim Birliği topraklarına gitmene rağmen hala hava almaya gitmiş gibi davranıyorsun.”

 

“Sanki savaştan çıktık, bırakalım bu işleri. Lider nerede?”

 

Görevin sonucunu raporlaması gerekiyordu. Bu soruya karşın yardımcı lider Mong sakince;

 

“İşte bundan dolayı seni karşılamaya geldim. Liderin acil çağrısı var.”

 

“Ne demek istiyorsun?”

 

Mükemmeller Kralı şaşkına dönmüştü. Durumu açıklamak adına güvercin bile göndermişti aslında. Yardımcı lider kulağına fısıldadı.

 

“Lider getirdiğin herkesi Kanlı Ceset Vadisi’ne yollamanı istedi.”

 

“Yani onları boşa getirmedim…”

 

“Sadece o çocukları değil.”

 

“Ne?”

 

“Mok Kılıç Malikanesi’nden de getirdiğin çocukları da oraya yollamanı istiyor.”

 

“?!”

 

Bu duruma karşı iyice şaşırmıştı.

 

“Cidden bu emri verdi mi?”

 

“Evet.”

 

Bu cevaptan sonra Son Yun konuşamadı. Gizli yönergeyi alamasa bile yüz yıl sonunda ay bölüğünün yeteneklerini bilen bir kişi ortaya çıkmıştı. Ve onu Kanlı Ceset Vadisine mi yollayacaklardı?

 

“Olamaz, beni lidere götür.”

 

“Liderle görüşemezsin.”

 

“Ne demek istiyorsun? Bu görevi lider verdiyse durumu da doğrulaması gerek. Onu oraya gönderirsek…”

 

“Mükemmeller Kralı, görevi lider vermiş.”

 

“Ha!..”

 

Cidden yapmak istemiyordu. Ancak liderin emirleri mutlaktı.

 

***

 

Kodeks Library

Çeviri-Hakai

 

***

 

-Güm!

 

Aracın kapısını birisi açmıştı. Taoist Jo Euigong gelmişti. Mok Gyeongwoon konuştu.

 

“Geldik mi?..”

 

“İşler bariz karmaşıklaştı.”

 

“Ne?”

 

Mok Gyeongwoon’un kafası karışmıştı.

 

“Nasıl karmaşıklaştı ya?”

 

Jo Euigong biraz dalga geçer bir tonla cevapladı.

 

“Lider seni Kanlı Ceset Vadisi’ne yollamak istiyor.”

 

“Kanlı ceset mi?”

 

“Hah… Saçmalığa bak ya.”

 

Jo Euigong, Mok Gyeongwoon’a içine kelimeler kazınmış bir yüzük vermişti. Bunun görünce Mok Gyeongwoon şaşkına dönmüştü. Hepsi muska yazıtlarıydı.

 

“Muskalar olmadan bile istediğin zaman büyücülük yapabilirsin.”

 

“Nasıl yapacağım?..”

 

“Dinle beni, o vadide hayatta kalma oranın onda bir.”

 

“Nasıl yani?”

 

“Bir şekilde hayatta kal, ben durumu şube liderine açıklayacağım. Sakın öleyim deme.”

 

“Kısaca bana…”

 

İşte tam o andı.

 

“Koşabildiğin kadar uzaklara koş.”

 

-Bam, güm!

 

Mok Gyeongwoon sözünü bitiremeden kırmızı bandanalı kişiler araca girmişti.

 

***

 

“Sen!”

 

Kendisine gelen Mok Yucheon, Mok Gyeongwoon’a baktı. Yarım aydır bilinci yerinde değildi. Yemek saatleri dışında hep baskı noktasına basılıyordu. Normal olarak şu anda sinirliydi.

 

“Ne yaptın bana?..”

 

-Bam!

 

Ancak cümlesini bitiremeden kafasına bir sopa ile vurulmuştu. Her baskı noktası açılmış olsa da kişinin iç enerjisini mühürleyen Yasaklı Geçit Kilidi adındaki iğneye karşı koyamamıştı.

 

“Ayağa kalk da yürü.”

 

“…”

 

Mok Yucheon ne kadar sinirli olsa da kendisini tuttu. Taoist adamın dediklerinden dolayı durumun sıkıntısını anlamıştı.

 

“Kanlı Ceset Vadisi ne?”

 

Aklındaki tek soru buydu. Neden mühürleme yaptılar ki? Gökçe bile bunun hakkında hiçbir bilgisi yoktu. 3 saattir aralıksız yürüdü ve önüne sonsuz bir vadi ortaya çıktı.

 

“Bu kadar fazla kişi var mıydı?”

 

Bir sürü çocuk vardı. Yüz kişinin eklenmesiyle beraber orada toplam sekiz yüz çocuk vardı. Vardıkları anda bir ses ortaya çıktı.

 

“Kanlı Ceset Vadisi’ne hoş geldiniz.”

 

Herkes bir yandan oraya baktı. Çok büyük bir taş vardı.O taşın üstünde ise gri bir iblis maskesi takan, küstah bir adam duruyordu. O adam konuşamaya devam etti.

 

“Artık yapmanız gereken tek bir şey var.”

 

O sırada cebinden bir şey çıkardı. Parmak kadar bir demir top çıkarmıştı.

 

“O ne öyle?”

 

“Ne yapmamız gerek?”

 

Herkes şaşkınken iblis maskeli devam etti.

 

“İki saatiniz var. Buna benzeyen demir topları etrafa dağıttık. Bulamayan kişiler burada ölecek.”

_____________________________________________________

Serilerden anında haberdar olmak için discord sunucumuza girebilirsiniz!
_____________________________________________________

Delilik Vahşet ve Güç

Delilik Vahşet ve Güç

Myst, Might, Mayhem
Puan 7.4
Durum: Ongoing Yazar: Yayınlanma Tarihi: 2021 Ana Dili: Korece
Delilik Vahşet ve Güç,  (Myst, Might, Mayhem):Katliamcı Tırpan İblisi Jeong, başkalarını öldürmekten keyif alıyor. Tıpkı Mok Kılıç Malikanesi’nin üçüncü genç efendisi Mok Gyeongwoon gibi..“Eğer benim gibi davranır ve benim hayatımı yaşarsan bu hapishaneden çıkmana izin veririm.”“Bana gerçekten bu şansı verecek misin?”Üçüncü genç efendiyi öldür ve onun gibi davranarak hayatını yaşa. Sahte Mok Gyeongwoon bu hayattan kurtulabilecek mi?Seri katilimiz, Büyük Mok Kılıç Malikanesi’nin üçüncü genç efendisi olarak yeni hayatına başlar.

Yorumlar

Bu içeriğe tepki ver

0 tepki

0 Yorum

Toplulukla Etkileşime Geç!

Yorumlar yapmak, tepki vermek ve diğer kullanıcılarla etkileşime geçmek için hesabınıza giriş yapın.

    İlk yorumu sen yap!

    Ayarlar

    Karanlık Modda çalışmaz.
    Sıfırla